Bir gün vapurda martılara simit atarken ya da bankta oturmuş etrafı izlerken, olmadı bir yerlerde çay içerken, birinin kendi kendine konuştuğunu görebilirsiniz. Veya biri gelip size sensin orospu çocuğu deyip tokat atabilir. Durduk yere gözünüzün önünde intihar edebilir. Hani "Deli mi la bu?" dersiniz ya, işte o anlarda karşılaştığınız insanlardan bahsedeceğim.
Onları ikiye ayırabiliriz, psikoz ve nevroz. Bence herkeste nevroz belirtisi vardır. Mesela bahar gelince ateşin üstünden atlayanlar nevrozdur. Burayı ciddiye almayın, espiri yapmaya çalıştım, olmadı galiba. Ama herkeste nevroz belirtisinin olduğunda iddalıyım.
Şu tabloya bakılırsa aslında ne demek istediğim anlaşılır. Bu tablo Hans Eysenck'in kişilik kuramına ait. Bu tablo bilimsel olarak kabul ediliyorsa, herkes nevrotik arkadaşım! Tabii ki aşırısı olduğunda psikolojik bir sorun oluyor.
Nevrozlar çeşitlilik gösterebilir, içinde bulunduğu topluma göre değişebilir.En yaygın ve belirgin nevrozlar da ise, kişilik bozukluğuna bağlı, öfke nöbetleri, saldırganlık, olgun olamama yaşça küçük hissetme hissi, suçluluk yada sorumluluk duygusu, cesaretsizlik ya da aşırı cesaret gibi belirtiler vardır. Bunların dışında, fiziksel olarak da rahatsızlık hissedebilirler. Yorgunluk, uykusuzluk, bedensel işlevde ve insanlarla iletişimlerde sıkıntı gibi. Bir de Freud'a göre cinsel bozukluklar varmış. Bakınız; Abazalar günümüzün en ağır nevrozları olabilir. Bizim bu nevrozlar her yerde olabilir. Hatta belirtileri okurken "bende mi deliyim lan" dediğinizi duyuyorum. Çünkü nevrotikler psikotiklere göre günlük yaşamlarını devam ettirebilirler. Bu arada kısaca size nevrotiklerin ve psikotiklerin ayrımını yapayım.
Nevrotikler; İki kere ikinin dört ettiğini bilir, ama buna üzülür. Psikotikler ise; İki kere ikinin beş ettiğine inanır ve bununla mutlu olurlar. Bu örneğe göre de nevrotiklerin bir huyunu daha gösterebiliriz. Örneğin; Bir kıza ya da adama aşık oldunuz diyelim. Ama bu kişiyle olamayacağınızı biliyorsunuz. Ergen gibi aşk acısı çekip kendinizi alkole sigaraya Neşet Ertaş'a Müslüm Gürses'e verdiniz. "Lan olmayacağını biliyon kendini niye üzüyon" diyorum ben sana, sende bana "olmayacağını biliyorum ama üzerim kendimi işte, ben üzülmemeyi pek bilmem dünya güzeli" diyorsun. Manyaksın arkadaşım nevrotiksin işte. Bak yersiz sinirlendim yine. Acaba ben de mi?
Tabii her yer de görülür, bunlar günlük hayatına devam eder. dedik diye abartmayalım. Aşırısı psikolojik bir bozukluk sonuçta. Charcot'ya göre nevroz; Sinir sistemine yerleşen, insan üzerinde farkedilebilir. Fiziksel bir iz bırakmayan, öldürücü bir durumdur.
Tamam da bunun tedavisi nasıl diyenler içinde şuraya biraz bildiğimiz bir kaç şey yazalım. Öncelikle, çaydanlığın içine bir tutam zencefil, 1 gram kadar tuz, iki çay kaşığı tarçın, 5 nane yaprağı, iki dilim limon ve güzel olan herşeyi kattıktan sonra kısık ateşte kaynatıyoruz. Karışımı bardağa doldurup şekersiz hastaya içiriyoruz. Veee power puff girls!! Ya ben arada saçmalıyorum affedin. Ciddiyete bağlayacak olursak. Bedene yönelik tedaviler, sakinleştiriciler, antidepresanlar ve çeşitli ilaçlar nevrozlar için bir dayanak noktasıdır. Klasik psikanaliz tedavisinde hastanın bilinçaltı günyüzüne çıkarılır ve hastalığa neden olan düşünceler veya olaylara bakarak yola çıkılabilir.
Gelelim Psikozlara... Bunlar benim en sevdiklerim. Ya düşünsene kafa sürekli kıyak. İstediğin gibi kendine arkadaş üretiyosun. İstediğin muhabbeti yapıyosun. Ciddiye almak gerekirse kötü bir durum. Şizofren olmak bana hep havalı gelmiştir. Küçükken şizofren olmayı çok isterdim. Sonra Emekli Şair Salih Abi dedi ki "O işler öyle kolay değil hiç özenme." Tamam abi dedim. Emekli şair mi olur diyenlere Salih Abiyi gösteriyorum inanmıyorlar arkadaş. Neyse Salih Abi'yi bırakalım şimdi. Bana bir Psikoz örneği göster dediklerinde hemen Erdal Beşikçioğlu'nun Behzat Ç.'deki akıl hastanesi sahnelerini gösteririm. Adam çok iyi oynuyor yaa.
Boş muhabbetleri bırakıp size bildiğim kadarıyla psikozları anlatayım. Psikozlar da, düşünce ve duyum ağır oranda bozulmuştur. Halüsinasyonlar görürler. Yani var olmayan kişiler, objeler görüp onlara inanırlar. Delizyonlara inanırlar. Zihinsel ve fiziksel sanrıları vardır. Kişilik bozukluğu ve düşünce bozuklukları görülebilir. Hastalık gençlerde daha çok görülür. Hatta ben bu yazıyı yazarken Kırşehirde liseli bir genç, yakın bir arkadaşımın arkadaşı, halüsinasyon görüp kurtulmak için kendini kalbinden bıçaklamış. Şuan yoğun bakımda yatıyor. Psikoz, yoğun stresten ve ilaçlardan oluşabilir. Yine de tam anlamıyla nedeni bilinmez.
Her durumu hayranı olduğum bir diziye yormak istemiyorum, ama Behzat Ç gerçek hayatın ta kendisi gibi geliyor bana. Eğer izlediyseniz, Behzat, kızı öldükten sonra akıl sağlığını kaybedip akıl hastanesine düşüyor. Yoğun stresten hasta olma durumunu burada açıklamışımdır belki de.
Psikozların zeka geriliğinin olduğu düşünülmekte. Kardeşim adam kendine ayrı bir dünya inşa etmiş. İnception'da DiCaprio'nun yaptığından daha iyi yapıyor. Sen zeka geriliği diyosun. Yokmuş öyle birşey.
Psikozlar toplumda %1 oranında görülür. Bunların geneli 15-25 yaş arasındadır. 40 yaş sonrası ve 12 yaş öncesinde de çok nadir görülür. %1 diye de karşılaşmayacağız diye birşey yok tabii ki. Bir psikoz gelip size saldırabilir. Çünkü birey gerçek dünya ve hayal dünyasını ayırt edemiyor. Kendini örümcek sanan psikozlar var. Spiderman'de psikoz belki. Belki bende Psikozum bütün dünya benim hayal ürünüm. Olamaz mı?
Bunun ise tedavisi belki daha zor. Psikoterapi ve antidepresan gibi ilaçlar. Psikotikler, nevrotikler gibi günlük hayatta sağlıklı yaşayamazlar. O yüzden hastaneye yatmaları en doğru olanıdır. Psikotikler kendi aralarında birçok bölüme ayrılıyor. Ben bildiğim kadarını yazdım. Ama bloğumunda adı gibi, belki yazdıklarım birgün lazım olur. O yüzden daha detaylı bilgi için merak ederseniz bu durumu araştırın derim. Unutmayın hepimiz birer hasta-engelli adayıyız.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yanlışlarımı yorumlarınızla düzeltirseniz de çok sevinirim. Sağlıcakla.
Salih Abi'nin selamı var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder